Ve bu Bill'in yapmakta olduğu şeylerden biri, bilim insanlarına Bunun gibi hayvanların ve yaşadıkları yerlerin ilk görüntülerini sağlıyor. | TED | وهذه إحدى الأمور التي كان يقوم بها بيل، وهو يقدم للعلماء بهذا العرض الأول لحيوانات مثل هذه التي تنتمي لعالمها. |
Bununla ne yapabileceğinizi hayal edin. Dürüstçe söylemeliyim ki Bunun gerçekleşmesi henüz mümkün değil; çünkü çok uzun sürer. | TED | الآن, تخيل مايمكن أن يفعله ذلك. يجب أن أقول بصراحة أن المبنى لايستطيع القيام بهذا لأنه يستغرق وقتا طويلا. |
Bunun benim hizmetime girmesi de böyle olmuştu. ve bu erkeklerinkinden farklıydı. | TED | لذلك كان هذا كيف جاء في خدمتي ، وكنت مختلفة عن الرجال. |
Bunun için daha iyi bir yol olmalı diye düşündük | TED | لذلك قلنا، يجب أن يكون هناك طريقة أفضل للقيام بذلك. |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve Bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Bana evlenme teklifi etti. Bunun böyle olmasını senin istediğini söyledi. | Open Subtitles | وقد طلب منى الزواج وقال انك تريد هذا ايضا بهذا الشكل |
Eminim, Bunun marangoz için büyük bir şans olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | بالتأكيد تعتقدون ان النجار كان محظوظا بسير الأمور بهذا الشكل |
Bunun için çok küçüksün. Bu silahla ne işin var? | Open Subtitles | انت بحجم كوز الذرة ، ماذا تفعلين بهذا المسدس ؟ |
Bunun yoğunlaşma denen şey yüzünden olmadığı ortaya çıkıyor, ve bu, şunu açıklıyor. | TED | يبدو ان ذلك ليس بسبب شيء يسمى غشاء التكثيف, وهذا يعطي تفسيرا لذلك |
Bunun sonucu olarak, şu acayip durum var ki, seçkinler seçmenlerin kontrolünden çıktı. | TED | ونتيجة لذلك لدينا هذا الوضع الغريب الذى خرجت فيه النخبة عن سيطرة الناخبين. |
Bunun gibi soruları her zaman sorarız ve bir cevap alabilmeyi bekleriz. | TED | نحن نسأل هذا النوع من الأسئلة أغلب الوقت، ونتوقع أن نجد الإجابة. |
Yakalayacağımız Büyük Patlama olsaydı eğer, Bunun gibi ses çıkarırdı. | TED | إذا كنا لنسجل صوت الإنفجار العظيم، فسيكون شيئا مثل هذا. |
Ve Bunun hakkında düşündüğüm, sağlık hizmetinin herhangi başka bir sistem gibi olduğu. | TED | والطريقة التي أفكر بها بذلك هو أن الرعاية الصحية مثل أي نظام آخر. |
Lakin Bunun tespiti daha zordur, fakat az sonra nasıl yaptığımızı göstereceğim. | TED | لكن يصعب علينا ملاحظتها، لكني سأكشف لكم في دقيقة كيف قمنا بذلك. |
ve Bunun tartışılmaz bir doğruluk, hep doğru olduğunu sanırdım. | TED | و المفترض أن ذلك كان سطح حقيقي , دائما حقيقي |
Ve nasıl olduğunu biliyorsunuz, Bunun için engelli olmanıza gerek yok. | TED | و كلكم تعرفون ذلك، ليس بالضرورة أن تكون معاقا لتعلم ذلك. |
Bunun biraz bilim kurgu gibi göründüğünü biliyorum, işte şimdi geleceğe doğru bakıyoruz. | TED | وهذا يبدو كما لو أنه خيالٌ علمي ونحن نطلق نحو المستقبل بسرعة كبيرة |
Şimdi, eğer Bunun ilginç olduğunu düşünüyorsanız, hikaye asıl şimdi ilginçleşiyor. | TED | الآن، إن كنت تفكر بهذه الأناقة، فالقصة تصبح بالفعل أنيقة الآن. |
Her astronom size, Bunun Dünya'dan kaynaklanmayan sahte bir işaret olduğunu söyler. | TED | أي فلكي سوف يخبركم, أن هذه علامة منبهة لشيء مصدره ليس الأرض. |
Oturun lütfen. Bir mikrofon alabilir miyim? Bunun için mikrofon değiştireceğim. | TED | تفضل بالجلوس هل يمكنني الحصول على الميكروفون؟ سأقوم بتغيير ميكروفون لهذه |
Biraz garip gelecek, ama Bunun sen de kalmasını istiyorum. | Open Subtitles | يبدوا هذا غريبا قليلا ولكنى اريدك ان تحصل على هذة |
Rahibe Bernadette Bunun ayakları üstünde durduğundan dolayı olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | حسنا، الأخت برناديت اعتادت قول ذالك كوس كانت على قدميها. |
Sadece 50,000$ tutuyor. Birleşik Devletlerde, Bunun iki katı kadar. | Open Subtitles | وجدناواحدةمُماثلةأمس ،بثمن 50ألفدولار، بالولايات المُتحدة , سيكون ضعف ذلكَ الثمن. |
Bundan sana bahsedecektim, ama sonra yasadışı olduğundan, en iyisinin inkâr edebilesin diye seni Bunun dışında bırakmak olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | لقد كنتُ سأخبركِ بذلك لكنني عرفتُ بأنّ هذا غير قانوني من الأفضل عدم إشاركك بالأمر حتى يكون لديكِ حجة الإنكار |
Konut yapımında olduğu gibi, Bunun için çözüm bulmakta toplumu dâhil etmek zorundaydık ve katılımcı bir tasarım süreci başlattık. | TED | وكما فعلنا في عملية الإسكان، كان علينا إشراك الأهالي في عملية البحث عن حلّ لهذا. حيث بدأنا عملية تخطيط تشاركية. |
Sadece mutlu, önemli anlarda değil, Bunun gibi önemsiz zamanlarda bile. | Open Subtitles | ليس فقط قضاء الاوقات السعيدة لكن فقط اللحظات البسيطة مثل هذهِ |