ويكيبيديا

    "أنه" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • olduğunu
        
    • O
        
    • Bu
        
    • bir
        
    • gibi
        
    • olduğu
        
    • diye
        
    • olduğuna
        
    • göre
        
    • de
        
    • da
        
    • olması
        
    • olduğundan
        
    • olmalı
        
    • Çok
        
    dediler. Beynini inceledik ve onda da CTE olduğunu öğrendik. TED وقمنا بدراسة الدماغ، وتبين أنه بالفعل لديه إرتجاج في المخ.
    Yaşlı Adam: Bunun hayatınızın sıradan bir günü olduğunu mu düşünüyorsunuz? TED رجل مسن : تعتقد أنه مجرد يوم آخر في حياتك ؟
    LM: Bildiğim kadarı ile O laboratuvarında Çok çalışıyor ve çılgın fükürler üretiyor. TED لوك: مما أعرفه، أنه يعمل بجد بالغ في معمله ويحصل على نتائج مجنونة.
    Bunun Bu kadar hızlı olmasının nedeni mobil işbirliği nedeniyledir. TED السبب أنه يحدث بسرعة جداً هو بسبب التعاون بتقنيات الموبايل.
    Belki bunu duymak sizi şaşırtacak, eğer hayatının ilk altı ayında emzirilmişse her 22 saniyede bir çocuk kurtarılabilir. TED قد تتفاجئون لمعرفة أنه بالإمكان إنقاذ طفل كل 22 ثانية لو تم إرضاعهم في الستة شهور الأولى من الحياة.
    Eğer ilaç kullanmadan yaşamayı başarabilirsem bir şekilde aslında zihinsel bir hastalığa sahip olmadığımı, hepsinin bir hata olduğunu kanıtlayabilirmişim gibi hissediyordum. TED شعرت بأنني لو استطعت أن أعيش دون العقاقير سأثبت بعد ذلك كله بأنني لم أكن مريضة عقلياً و أنه كان خطأ فادح
    Mesela, zihinsel hastalıkların tüm dünyada maluliyetin önde gelen sebeplerinden biri olduğunu görüyoruz. TED نكتشف أنه على سبيل المثال، الأمراض النفسية من الأسباب الرئيسية للإعاقة حول العالم.
    Sağırlığın tamamen bir hastalık olduğunu düşüyordum. Bu zavallı insanlar duyamıyordu. İşitme yoksunuydular, onlar için ne yapabilirdik ki? TED لقد فكرت دائمًا بالصمم على أنه مرض. هؤلاء المساكين، لايستطيعون السمع. لا يسمعون، ما الذي نستطع أن نفعله لهم؟
    Ve daha sonra, ona Moss Hart hakkında konuşurken, dedim ki,... ...tanıştığınız zaman onun kim olduğunu biliyor muydunuz, TED ومن ثم قلت أنا، آه، لقد كانت تتحدث عن موس هارت، تعلمين، عندما قابلتيه كنت قد عرفتي أنه هو،
    Çok heyecan verici olduğunu düşündüğüm bir şeyi paylaşmak istiyorum. TED حسنًا، أريد أن أخبركم عن شيء أعتقد أنه مثير حقًا.
    O kadar yakın geçecek ki, hava durumu uydularımızın hemen altından dolanacak. TED وسيدنو قريباً جداً منا لدرجة أنه حقيقة سوف يمر تحت أقمارنا الجوية.
    O sınıfta bulunduğunuz için mutlu olurdunuz, ben de böyle hissediyordum. Ama orada bulduğum şey, bazıları şu an bunu yaşıyor, TED سوف تكون سعيدا لمجرد وجودك في ذلك الفصل,وهو ما شعرت به. لكن ما وجدته هناك أنه بينما يعض الناس يعيشون ذلك
    Olmam gereken yerde olduğumu biliyordum, evimde olduğumu biliyordum ve O günden beri TED علمت بعدها أنه المكان المناسب لي وشعرت أنه بيتي، وأني لم أتكلم معك
    ve Bu yarış Web'de iş yapmak istediğiniz herhangi biri suçlu olduklarını öğrendiğiniz zaman nasıl iş yaparsınız, nasıl güvenirsiniz, TED و هذا التحدي هو: كيف تتاجر، كيف تثق في شخص على الانترنت تريد أن تتاجر معه عندما تعلم أنه مجرم؟
    Ve sanırım benim Bu kadar detaylı bir şekilde kayıt tutmuş olacağımı düşünmemişti. TED ولا أظن أنه توقع أن يكون لدي سجلات مفصلة بهذه الدرجة لجدول أعمالي
    Yaşanılan yerler; iş mekânları, kültür mekânları ve idari mekânlar birbirleriyle ilişkili bir şekilde konuşlandırılırlarsa anlam ifade ederler. TED ذلك أنه ، كما تعلمون ، في مساكن معنى نشرت في ما يتعلق أماكن العمل ، والثقافة ، والحكم.
    bir ara "yaşam atılımı" diye bir şey sayesinde yaşadığımızı sananlar vardı; ki biz böyle bir şey olmadığını biliyoruz. TED حسناً, أنت تعلم الناس كانت تعتقد أنه كان هناك قوة حياة للعيش. نحن الآن نعلم بأن هذا غير صحيح مطلقاً.
    Bunun biraz bilim kurgu gibi göründüğünü biliyorum, işte şimdi geleceğe doğru bakıyoruz. TED وهذا يبدو كما لو أنه خيالٌ علمي ونحن نطلق نحو المستقبل بسرعة كبيرة
    ve sıradışı olan çocukları. 2 çeşit kimlik olduğu fikrine ulaştım. Dikey kimlikler, TED وفكّرتُ، إنه نفس الحالة: عائلة تعتقد أنها طبيعية مع طفل يبدو أنه استثنائي.
    Kadın liderler yaratmak için yapmanız gereken tek bir şey olduğuna inanıyorum: lider olmak için gerekli vasıflara sahip olduklarını onlara gösterin. TED أؤمن بشدة أنه من أجل أن تصنع نساءً قائدات تحتاج لفعل شيء واحد فقط أن تخبرهن أن لديهن ما يلزم ليصبحن قائدات
    Buna göre şakalarımı genel olarak onları güldürecek biçimde düzenler ve değiştiririm. TED حينها أقيّم وأعدّل نكتي على أساس ما أعتقد أنه سيكون مضحكا أكثر.
    Sanırım buna dünya tarihindeki en büyük yanlış kaynak dağıtımı demek de doğrudur. TED أعتقد أنه من المناسب أن نسميها أعظم سوء توزيع الموارد في تاريخ العالم.
    Şimdi bununla ilgili vurucu olan şey psikologların bunu 30 yıldır biliyor olması. TED الشيئ المفاجئ حول هذا أنه لقد عرف الاطباء النفسيون هذا منذ 30 عاماً
    Hepimizi beslemek, giydirmek, ve barındırmak ve makul hayatlar yaşatmak imkansız olduğundan değil. TED لا يعني ذلك أنه من المستحيل تغذية وإيواء جميعنا وجعلنا نعيش حياة كريمة.
    Bu oldukça tartışmasız bir açıklama olmalı, özellikle Bu dinleyici kitlesi için. TED لا بد أنه تصريح لا خلاف عليه تمامًا، بالتحديد أمام هذا الحضور.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد