Uzak atalarınız O şekli sevmişlerdi ve onu yapabilmek için gerekli olan beceride güzelliği görmüşlerdi; Bu sevgilerini kelimelere dökemeden önce bile. | TED | أحب اجدادكم القدماء هذا الشكل و وجدوا الجمال في الحرفة التي تتطلب صنعه حتى قبل ذلك كان بمكنهم التعبير عن حبهم بالكلمات |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden Bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Şu an derisi yüzülmüş... ...Bu aslan pençesine bakıyoruz. Bana korkutucu bir şekilde... ...bir insan elini hatırlatıyor. İroniktir ki onların kaderi bizim ellerimizdedir. | TED | وطبعاً عندما ننظر الى كف اسد .. تم سلخه .. يذكرنا ذلك .. بكف الانسان .. وهذا مثير للسخرية .. لان مصيرهم بين أيدينا |
Bir cümlede bundan 4000 yıl önce, bir adam ve ailesi Orta Doğu'ya gelmişler, ve O zamandan beri dünya bir daha aynı olmamış. | TED | بالمختصر هي قصة من 4000 عام مضت .. عن رجل وعائلته عبر جُل منطقة الشرق الاوسط ومنذ ذلك الحين تغير العالم على نحو تام |
öyle bir şey ki, gidip anlatsanız, kimse size inanmaz. | TED | هذا أمر إذا ما رويته لشخص ما، فلن يصدق ذلك. |
O sizinle Bu diyalog yoluyla bir işbirliği kurmaya çalışırdı. | TED | و سيكون بناء تحالف عمل معكم عن طريق ذلك الحوار |
Ve Bu iş kültürümüzdeki önyargıyı düzeltiyor, Şu insanlıkdışı önyargıyı. | TED | وهذا العمل يصحح ذلك الانحياز في حضارتنا, ذلك الانحياز اللاانساني. |
Ve Bu sadece uzaktaki gelişmekte olan dünyada değil, her yerde. | TED | وليس ذلك فقط في عالم نامي بعيد، إنه في كل مكان. |
Bu numarayı ben de denedim, milyonlarca kez hem de. | TED | وأنا أعرف هذه خدعة ، لقد فعلت ذلك مليون مرة. |
çünkü kendilerinden Bu istenmiştir. Bu, insanların kendilerini lider olarak | TED | ويساعده في ذلك اشخاص مختارون ايضاً هذا يوضح لنا لماذا |
Yumuşak ve kabarık olmadan önce. Ve Bu zaman boyunca | TED | قبل ذلك كانت كلها بنيات ناعمة ورقيقة. وخلال تلك الحقبة |
O dönemde her ikimiz de fena halde hamileydik ve ne kadar korktuğunu düşünerek onun için yüreğim sızlamıştı. | TED | لقد كنا في ذلك الوقت في فترة حملنا وقد انقبض صدري من اجلها تصوروا مدى الخوف الذي اعتراها حينها |
O gün iyi haberler aldım ve bugün burda kanserden kurtulmuş olarak duruyorum, yardıma ihtiyaç duymadan yürüyorum ve sekerek ilerliyorum. | TED | لقد تلقيت اخبارا جيدة ذلك اليوم انا اليوم قد شفيت تماما من السرطان وانا اسير بدون اي مساعدة واتامل بمستقبل مشرق |
O gün modanın gücünü keşfettim, O zamandan beri ona aşığım. | TED | في ذلك اليوم، اكتشفت قوة الموضة، وقد أحببتها منذ ذلك الحين. |
Bana öyle geliyor ki bunların bir çoğunu körükleyen onlar oldu. | TED | يبدو لي أن ذلك كان هو الدافع وراء الكثير من هذا. |
Birkaç öğrenci ailesinin de içinde olduğu kişiler, okul öğrencilerin gitmesini engellemek için daha fazlasını yapmadığından çok öfkeliydi. | TED | والبعض، بما في ذلك بعض عائلات الطلاب، كانوا غاضبين أن المدرسة لم تفعل أكثر من ذلك لمنعهم من المغادرة. |
Fakat belli ki, O zamanlar böyle bir sorun yoktu. | TED | ولكن يبدو انه في ذلك العصر لم يكن ذلك موجوداً |
Ancak artistik ve dekoratif hünerler aslında bunlardan çok daha eskidir. | TED | لكن المهارات الفنية والزخرفية هي في الواقع أقدم من ذلك بكثير. |
Şimdi ben bunu eğer yapmamış olsaydım, burası bir cehennem yuvası olurdu. | TED | الآن إذا لم افعل ذلك ، كان يمكن أن يكون مكانًا بائسًا. |
Ve buna rağmen, bayanlar ve baylar, Bu gezegendeki her bir birey muhtemelen her gün müzikle iç içe. | TED | ومع ذلك ، أيها السيدات والسادة ، كل واحد منا على هذا الكوكب ربما يمارس ويشارك بالموسيقا بشكل يومي |