Aslında bu sevimsiz ve genellikle iyi haberler içermeyen başlığın, konferansın konusuna pek de uygun düşmeyen bir yanı var. | TED | صحيح ان هذه ليست بمواضيع مُفرحة ولا هي بمواضيع قد ينتج عنها اخباراً جيدة والتي عادة يفوح هذا المنتدى بها |
Aslında, bu, Amerikan tarihindeki, hükümetin düşmanın tüm istediklerini kabul etmek zorunda kalarak barış müzakere ettiği tek savaştır. | TED | في الحقيقة، هذه الحرب الوحيدة في التاريخ الأمريكي التي فاوضت فيها الحكومة السلام عن طريق تلبية كل طلبات العدو. |
Şimdiye kadar bu, bir savaş için verilen en fazla onur madalyasıdır. | TED | إلى هذه اللحظة هذا هو أكبر عدد ميداليات شرف تعطى لمعركة واحدة. |
Kişiselleştirilmiş veri ile başlamanız lazım, kişisel bilgi, bir bireye ait, sonra Bunu o bireyin yaşantısı ile bağdaştırmanız gerekli. | TED | حسناً .. عندما تخصص المعلومات .. وتخصص النتائج التي تصدر من الافراد انت تقوم بهذه الحالة بربط هذه المعلومات بحياتهم |
Bunu bulmalarının yolu ellerini işin içine sokmak ve onunla oynamaktır. | TED | وهم يرضون هذه الرغبة بالتحكم وفهم واستيعاب هذه الادوات واللعب بها |
bu olayla, Amerikan Yerlileri tarihinde yeni bir dönem başladı. | TED | مع هذه الواقعة، بدأ عصر جديد في تاريخ السكان الأمريكيين، |
Muhtemelen... ...bu ürünlerin tümü atık alanlarından... ...biri olan Manila’da, hayatları sonlanacaktır. | TED | و جميع هذه المنتجات تنتهي في مكب للنفايات كهذا الموجود في مانيلا |
Sadece Çin’de, bu aktif maddeleri üreten... ...beş yüz tane tesis vardır. | TED | هنالك 500 من هذه المنشات التي تنتج هذه المكونات في الصين وحدها |
Hayır, bu teori bir midye, solucan ve güvercin üretimi uzmanından geliyor. Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz -- Charles Darwin. | TED | لا، هذه النظرية تأتي من خبير في البرنقيل و الديدان و تربية الحمام. وتعلمون من أعني بذلك.. تشارلز داروين. |
Orta Doğu'da, bu yol boyunca, tam olarak bu şekilde yüzlerce topluluk var. | TED | ان هناك المئات من هذه المجتمعات عبر الشرق الاوسط .. على هذا الدرب |
Aslında, bu topları neden çorbanın içine koyuyoruz, içlerinde zaten et yok mu? | TED | في الواقع، لماذا نضع هذه الكرات في الحساء، هناك لحوم على أية حال؟ |
11 Afrika hükümeti bu teknolojiyi kullanarak daha az bağımlı hale gelebileceklerini gördüler. | TED | 11 حكومة أفريقية شهدت أنها يمكن أن تصبح أقل اعتمادا باستخدام هذه التكنولوجيا. |
bu ceketi parçalara ayırmak çoğu zaman daha çok para ve zaman gerektiriyor. | TED | ولذلك كثيراً ما يتطلب الأمر المزيد من الوقت والأموال لتفكيك سترة مثل هذه. |
bu numaraların bir kısmını öğrenmek istemiyorsanız, şu an burayı terketseniz iyi olur. | TED | يفضل أن تغادر الآن إذا لم تحب أن تتعرف على بعض هذه الخدع |
Daha sonra Bunu hücrelerine parçalarız, ve bu hücreleri vücut dışında çoğaltırız. | TED | ثم نقوم بفصل هذه الخلايا عن بعضها البعض، ونقوم بزراعتها خارج الجسم. |
bu onların su hakkı, ve eğer bu hakkı deredeki balıkların büyümesi için kullanmak isterlerse, Bunu yapmaya hakları var. | TED | هذه هي حصتهم وان كانوا يريدون ان يستخدموا هذه الحصة لكي يساعدوا على انماء الاسماك في الجدول فهذا حقهم .. |
Bana Bunu anlattı, ve anlatırken çok eğleniyor ve gülüyordu. | TED | لقد اخبرني هذه القصة وكان سعيداً بها و اخذ يضحك |
bu yüzden basitten başlayıp, bazı canlı özelliklerine sahip yapılar oluşturuyor, sonra Bunu geliştirerek daha canlı benzeri hale getirmeye uğraşıyoruz. | TED | إذن نبدأ بنموذج بسيط، نصنع بعض البُنى التي قد تملك بعض خصائص الحياة هذه ثم نحاول تطويرها لتصبح أشبه بالكائن الحي. |
dediler. Dolayısıyla onlar Bunu yapıyor ve gelecek yıl başlatıyoruz. Ve bu tamamıyla bir deneme ve tamamıyla gönüllülüğe dayanıyor. | TED | لذلك هم يفعلون هذا ، وسنقوم باطلاقها لاحقا في هذه السنة، و كل هذا عبارة عن تجربة،و كله من متطوعين. |
Bugün burada aramızda bulunanlarla, ne kadar şanslı olduğumuzu kabul ederek başlayalım. | TED | بالنسبة لنا نحن من في هذه الغرفة اليوم، بدايةً لنعترف بأننا محظوظون |
bunlar sözde şaka yollu söylenmiş olsalar da aslında tehlikeliler. | TED | صحيح ان هذه العبارات هي من قبيل المزاح ولكنها خطرة |
Her astronom size, bunun Dünya'dan kaynaklanmayan sahte bir işaret olduğunu söyler. | TED | أي فلكي سوف يخبركم, أن هذه علامة منبهة لشيء مصدره ليس الأرض. |
Aslında şu anda et olarak tükettiğimiz her şeyle makayese edilebilir durumda. | TED | في الواقع، انها بالمقارنة لكل ما نأكل من لحوم في هذه اللحظة. |
Bebekler dünyaya geldiklerinde bu tatları hatırlayıp bunları tercih ediyor gibi görünüyorlar. | TED | ويبدو أن الرضع يتذكرون و يفضلون هذه الأذواق عندما يخرجون لهذا العالم. |
Diğer tüm hayvanlar gibi bunların da ağzı çengelli, kolonyal hayvanlar. | TED | هذه الكائنات تبدو وكأن أفواهها متصلة ببعضها البعض. إنهم حيوانات إستعمارية. |
böyle bir durumda yapmamız gerekeni hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? | TED | ونحن نعلم جميعاً ماذا سيحدث في هذه الحالة .. صحيح ؟ |
burası McMurdo'nun kendisi. Yazın burada bin kadar insan çalışır, ve kışın 200 kadar burası altı ay boyunca tamamen karanlık iken. | TED | هذه ماكموردو نفسها. حوالي ألف شخص يعملون هنا في الصيف، وحوالي 200 في فصل الشتاء عندما تكون مظلمة تماما طيلة ستة أشهر. |