Ve bunun ne kadar gıcık olduğunu biliyorum, yani karma çalışıyor. | TED | وأنا أعلم كم ذلك مزعج، لذلك فإن العاقبة الأخلاقية تعمل حقا. |
biliyorum çoğunuz bu yeniliğin mesleklere olabilecek etkisi hakkında endişe duyuyorsunuz. | TED | وأنا أعلم أن الكثيرين منكم قلقين حول أثر الابتكار على وظائفهم. |
Bunun çok şey istemek olduğunu biliyorum ama bunu öneren ilk insan değilim. | TED | أعلم أن ذلك يتطلب الكثير، ولكنّي لست في الواقع أول شخص يقترح ذلك. |
Ben bilmiyorum. Korkarım, geleceğin ne getireceği hakkında konuşan birçok kişi de bilmiyor. | TED | أنا لا أعلم. وكذلك، في رأيي، الآخرين الذين يتكلمون عن المستقبل، لا يعلمون. |
biliyorum, çok aşikar, ama değişimin en güçlü sembolü olan Gandhi ile bitirmeliyim. | TED | أنا أعلم أنه واضح, لكن يجب أن أختم مع أقوى مثال للتغيير, غاندي. |
Ben nedir biliyorum ama tam olarak ne demektir onu bilmiyorum. | TED | وأنا أعلم ما هي ولكن لا أعرف ما تعنيه في الواقع. |
Ah, anne, biliyorum korkunç biri olduğumu düşünüyorsun, ama siyahlar içinde olmaya dayanamıyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك ستظنين أني فظيعة يا أمي لكني لا أحتمل الظهور مرتدية السواد |
Ölü bir adamı şahit göstermenin oldukça kötü göründüğünü biliyorum, ama gerçek bu. | Open Subtitles | أعلم أنه من الصعب الاعتماد على شهادة رجل ميت ولكن هذه هي الحقيقة |
biliyorum. - biliyorum. - Kendini ne sanıyorsun, tanrı mı? | Open Subtitles | ـ أنا أعلم ذلك ـ هل أنتِ إله لتعلمى ذلك؟ |
Bırakın kolumu. biliyorum, kötü niyetli değilsin, ama ayak altındasın. | Open Subtitles | أعلم أنّكِ لم تقصدي الأذى لكنّكِ تقفين في طريق الجميع |
Evet, biliyorum böyle kötü bir olay karşısında sevinmek doğru değil. | Open Subtitles | حسنًا، أعلم ذلك.. ليس من الصواب أن نفرح إذا حدثت مصيبة. |
Biraz erken oldu biliyorum, ama umarım böylesi daha iyi olacak. | Open Subtitles | أعلم أنه سابق لأوانه ولكن في حال سارت الامور كما يرام |
biliyorum bu seni suçlu hissettiriyor ama beni de öyle. | Open Subtitles | و أعلم بأن هذا يشعرك بالذنب أنا أيضاً أشعر بالذنب |
Gece çabuk akıp gidiyor ve zamanın ne değerli olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | الليلة تنقضي مسرعةً و أنا أعلم بأن الوقت ثمينٌ بالنسبة لي |
biliyorum aptalca olduğunu düşünüyorsunuz fakat bu işi bitirmeden sizi inandıracağım. | Open Subtitles | أعلم أنك تراني سخيف لكني سأجعلك تؤمن بذلك قبل إنهائي القضية |
biliyorum bu insanın sinirlerini bozuyor falan ama zamanla buna da alışıyordunuz. | Open Subtitles | أعلم أن الأمر يسبب الذعر لكنك قد تعتاد على هذا فى النهايه |
Tabii bu yılki sekizinci evlenme kararın olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | لكني أعلم ايضا ان هذا قرارك الثامن للتزوج هذا العام. |
Ve sizi bilmiyorum ama Windows'un içinde yaşamak beni korkutuyor. | TED | و لا أعلم بشأنكم، لكن العيش داخل نظام ويندوز يفزعني |
Kaçınızın geçen haftaki Çin ziyaretini ya da G20 zirvesini gördüğünü bilmiyorum. | TED | لا أعلم كم منكم شاهد رحلة الصين الأسبوع الماضي و مجموعة العشرين. |
Kaçınız izledi bilmiyorum ama gerçekten çok iyi bir film. | TED | لا أعلم كم منكم رأى الفيلم لكنه كان فيلما رائعا |
Bir kutu içinde bir bitki modellerken, aslında, sınırları nereye çizeceğimi bilirim. | TED | عندما أصمم نباتا في علبة ، حرفيا، وأنا أعلم أين أجعل الحدود. |
Elimden gelenin en iyisini yaptım beyler, buranın evlerle doldurulmuş olduğunu nereden bileyim. | Open Subtitles | تذكرت ما بوسعي يا فتى لكن لم أعلم أن المكان سيكون مليئاً بالمنازل |
Bir adamı doğru yola getirdiğimi bilmek bana yeter de artar bile. | Open Subtitles | إنه لمن دواعي سروري أن أعلم أني وضعت شخصاً على الطريق القويم |
- Bunun nereden çıktığı konusunda hiç fikrim yok ama o ben değildim. | Open Subtitles | ـ السمك الميت؟ ـ لا أعلم من أين جاءت. ولكنها لم تصدر عني. |
Scarlett, bu çılgın şeyi yapmaya hâlâ kararlı mısın? Evet. | Open Subtitles | أجل أعلم أن بمقدورنا العبور ياريت أنا متأكدة أننا نستطيع |
Yemin ederim, McClane, sana yemin ederim mahşere alet olacağımdan haberim yoktu. | Open Subtitles | اقسم لك يا ماكلين أنني لم أعلم أنني سأكون أداة لهذه المصيبه |
anlıyorum bu garip bir istek ama onun durumundaki kadınları bilirsin işte. | Open Subtitles | أعلم إنه طلب غريب، لكنك تعرف كيف تكون النساء في هكذا حالة. |
Bütün bu nikâh masasında bırakılmak" konusunda ne hissetmem gerektiğinden emin değilim. | Open Subtitles | في مشهد الهجران في المذبحة , لا أعلم كيف يجب أن أشعر |
Buralarda kelle falan bulamadım. Onunla ne yapacağını Tanrı bilir. | Open Subtitles | فلا أجد رأساً هنا والله وحده أعلم بما يفعله بها |
Onun durumunda, hayatını kurtarmak için yapabileceğim bir şey olmadığını biliyordum, | TED | كنت أعلم أنه لم يكن هناك ما يمكن فعله لإنقاذ حياتها. |
Evet ve bir insan nasıl kötü yumurta yapar bilemiyorum. | Open Subtitles | نعم، ولا أعلم كيف يمكن للشخص أن يُعد بيضا سيئا |
biliyorum ki beni utandıracaksın ve kendine hakim olamadığının da farkındayım. | Open Subtitles | أنا أعلم بأنك سوف تحرجني وأعلم بأنك لا تستطيع مساعدة نفسك |