Sonuç olarak görmek istediğimiz şeylerden bir tanesi insanların ne kadar kilo kaybettiği değil robotlarla ne kadar etkileşim içinde olduklarıydı. | TED | اذن احد الاشياء التي اردنا النظر اليها فعلا ليس كم من الوزن خسر الناس لكن لكم من الزمن تفاعلوا مع الروبوت |
1915'de, gazetelerin yurtdaşlık sorumlukları ile çok terledikleri gibi değil. | TED | في 1915، ليس أن الجرائد كانت تولي اهتماما لمسؤولياتها المدنية. |
Bu ebeveynelerinin ya da öğretmenlerinin onlara söylediği bir şey değil. | TED | إنه ليس الأمر الذي يخبرهم به والديهم، أو يخبرهم به مدرسيهم. |
... Korku olması zorunlu değil. Şu an bindiğiniz hız treninin türü nedir? | TED | ليس من الضروري أن يكون الخوف. ما هو نوع السفينة الدوارة أنت عليها؟ |
Bu yüzden bazen bu matematiği yapan herkes gibi hissetmemiz sürpriz olmaz. | TED | إذاً ليس من المفاجئ أن نشعر أحياناً بأن الجميع يتداولون هذه الخرافات. |
Ama 500 milyon çocuğa birçok defa ulaşıyorsanız -- bir çocuğa ulaşmak 20, 30 sent -- bu pek fazla bir para değil. | TED | و لكن عندما تصل إلى 500 مليون طفل ، عدة مرات 20 ، 30 سنتا لتصل إلى طفل فإنه ليس بالمبلغ الكبير جدا. |
Ve bu yönde gelen veri daha fazla orada değil. | TED | اذا البيانات تذهب في ذلك الاتجاه ,ليس هناك بعد الان |
Bu durumda değil, çünkü bu çevresel olarak çok sağlam bir teknoloji ürünü. | TED | حسناً في هذه الحالة هو ليس كذلك لانها تكنولوجيا بيئية نظيفة مفيدة جداً |
Peki, 3000 metreye kadar, oksijen konusu büyük bir problem değil. | TED | إ.ر. : حتي 3000 متر، ليس هناك مشكلة إطلاقاً مع الأكسجين. |
Sadece bisiklet kullanırken değil, ayrıca yürürken de kask takmanız gerektiğine inanıyorlar. | TED | فهم يؤمنون ان الخوذات ليس فحسب لركوب الدراجات الهوائية بل للمشي أيضاً |
Siparişin bir kısmını değil, kırmızı, yeşil ve maviyi hepsini yapıyorlar. | TED | إذًا هم يشيرون بالأحمر والأخضر والأزرق ليس فقط كجزء من الطلبية |
Bu felsefi bir ifade değil, sadece bilim fizik, kimya, ve biyolojiye dayanan. | TED | هذا ليس كلاما فلسفيا، هذا فقط علم يعتمد على الفيزياء، والكيمياء وعلم الأحياء. |
Bilmediklerinden değil, ancak artık onun için, ayağı ilgi odağı değildi. | TED | ليس لأنهم لم يعلموا، ولكنها توقفت عن كونها نقطة الارتكاز فيه. |
Yani enerji konusunda geleceğimiz kader değil seçim ve bu seçim fazlasıyla esnek. | TED | لذا فإن مستقبل الطاقة لدينا ليس قدراً بل اختياراً .وهذا الخيار مرن جداً |
Kesinlikle mantıksız birşey değil. Ekonomik olarak da etkin bir uygulama. | TED | هذا ليس شيئاً معقولاً لفعله . إنه شيئ كفء اقتصادياً لعمله |
Tabii bunlar konuyla ilgili değil, çünkü ilerlemenin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusu inançla alakalı değil, iyimser bir tutum takınıp bardağın dolu yarısını görmek de değil. | TED | ولكن كل هذا لا معنى له، ما إذا كان قد تم إحراز تقدم ليس مسألة عقيدة أو نظرة تفاؤلية أو النظر إلى نصف الكوب الممتلئ. |
Arılardan sadece belirli bir renge gitmeyi değil, ayrıca belirli bir renkteki çiçeğe sadece özel bir şablondaysa gitmeyi öğrenmelerini istedik. | TED | طلبنا من النحل تعلم ليس فقط الذهاب إلى لون معين، ولكن إلى زهرة بلون معين فقط عندما تكون في نمط معين. |
Ancak bu yeteneği kullanışımız ile mutluluğumuz arasındakı ilişki hala net değil. | TED | وحتى الآن ليس من الواضح ما العلاقة بين استخدامنا لهذه القدرة وسعادتنا. |
Apaçık belli ki bu böyle olmaz ve sürdürebilir değil. | TED | الآن ، بالطبع، هذا ليس على جيداً، وهي ليست مستدامة. |
Kazanmak zorunda değilsin, ama çok çok iyi sonuç almalısın. | TED | ليس بالضرورة أن تكسب، لكن عليك أن تبلي بلاء حسناً. |
Artık hiçbir erkeği memnun etmek zorunda değilim. Hayvanlar dışında. | TED | ليس عليّ أن أُرضي الرجال بعد الآن سأٌرضي الحيوانات فقط. |
Kimseden yalan söylemesini istemedim, bir kere bile, hiçbir zaman. | TED | لم أخبر أحدا بأن يكذب، ليس مرة واحدة ، ابدا. |
Çok büyük bir bahis değil. Şekerin o kadar iyi sayılmaz. | Open Subtitles | ليست هذه مخاطرة كبيرة فأن سكرك ليس جيداً إلى هذا الحد |
Hayır. Dizüstü istememizin sebebi kritik olan kelimenin "eğitim" olması, dizüstü değil. | TED | لا. سبب الحوجة للكمبيوترات المحمولة أن الهدف هو التعليم، ليس كمبيوتر محمول. |
Gördüm ki 15 yaşındaki genç bir bayan için durum aynı değilmiş. | TED | بالنظر إلى ذلك، اتضح انه ليس نفس الشعور لفتاة في الخامسة عشرة. |
Her farklı hücre tipi için minik farklı aygıt yapıyor değiliz. | TED | والامر ليس وكأننا نصنع جهاز مصغر لكل جزء من اجزاء الخلية |
Bes dakika surer. Iste bu kadar. O kadar zor degil. | TED | فكروا لمدة 5 دقائق .. هذه هي ان الامر ليس صعباً |
Nasıl çalıştığına dair bir fikrim yok, ama buna çok para ödedim. | TED | ليس عندي أدني فكرة عن طريقة عمله، لكني دفعت فيه مبلغاً كبيراً. |
Fakat, evren bir sessiz film değildir, çünkü evren sessiz değildir. | TED | رغم ذالك، فإن الكون ليس بشريط صامت، لأن الكون ليس صامتا. |
Ve yerimin sadece Batı'da ya da Afrika'da olmadığını öğrendim, ve hala kimliğimi arıyorum, ama Gana'nın demokrasiyi daha iyi uyguladığını gördüm. | TED | لقد تعلمت بأن مكاني ليس هو في الغرب أو في أفريقيا، ولازلت أبحث عن هويتي، لكني رأيتُ غانا إنشات ديمقراطية بصورة أفضل. |